17 Aralık 2007 Pazartesi

Hayat Bilgisi -Radikal Gazetesi- 27/10/2004

Haydar Ergülen



Niye şiir okuruz? Şairin ya da şiir yazanın muradında bağımsız olarak hepimizin bir okuma biçimi vardır. Şair hangi özel nederlerle yazdıysa, okur da kendine özel nedenlerle okur bir şiiri. Elbette derdi günü şiir okumak olanlardan söz etmiyorum, onlar maalesef, ki ben de 'onlardan biri' sayıyorum kendimi, bir tür "şiir okuma memuru' olarak görev aşkıyla okurlar. Olsun. İçinde aşk var ya, ona memur olmak bile güzel. 'Niye şiir okuruz'un cevabını, demek ki, herkes kendi meşrebince verecek, ben bir şey diyemem.

Bir okur olarak, sevdiğim kimi şairlerin bana çeşitli dersler verdiğini düşünürüm. Sözgelimi Ece Ayhan bir tarih dersidir, 'ters hoca'sıdır okulun. Ülkü Tamer coğrafya dersidir, onun şiirlerini okurken sınıftan çıkarız hepimiz, Nuh'un gemisine bineriz. Edip Cansever, şimdi okullarda var mı bilmiyorum ama, bir güzelyazı dersidir, bir düzen içinde akıp giden dizeleri, bizi çaktırmadan kaosla tanıştırır. Hilmi Yavuz, bir tasavvuf dersidir, içimize doğru bir yolculuğa çıkarır bizi ve her çocuğun aklına o kadim endişeyi düşürür: Ben ölürsem, Allah yapayalnız mı kalacak? Turgut Uyar üçlü bir derstir: Felsefe-Sosyoloji-Psikoloji. Tenhanın ve kalabalığın sıkıntısını, yalnızlığını, umarsızlığını bu kadar hakiki, bu kadar derin söyleyen başka bir hoca bulamazsınız. Cemal Süreya'ya hangi ders yakışırdı dersiniz? Elbette boş ders. Öğretmen gelmeyince hangi öğrenci sevinmez? Cemal Süreya işte, çocuklar sevinsin diye derse gelmez. Gülten Akın'a gelince, o yalnızca okulda değil, hayat boyu sürecek bir derstir, hayat bilgisi dersi.

53 yılı şiirle geçen 71 yıllık bir hayat bilgisi, Tanrı ömrünü artırsın, ve 'şair olmak, herhangi biri olmaktır' diyen bir bilge sezgisiyle dolu bir yaşam. Benim ona yakıştırdığım, 'şiir annelik sanatıdır' saptamasının hayattaki ve şiirdeki benzersiz karşılığı. Öyle ya, şiirde bir 'annelik' duygusu olmasa, kim uğraşırdı?Şiirler, çocukları gibidir bir şairin, tıpkı çocuklarıyla uğraşması gibidir: Zor, yorucu, çileli ve sonunda hiçbir şey beklememe özverisi. Yazarsın, büyütürsün, yetiştirirsin, sonra senin olmaktan çıkarlar, senden çıkıp giderler. O yüzden de akılalmaz bir titizlikle , her ayrıntısını ince ince düşünüp işlediği şiirden 'vazgeçebilme' cesaretini de taşır şair. "Mavi Kuş" adlı, çağımızın, trajedimizin eşsiz bir betimlemesi olan şiirinde dediği gibi: "Ülkem dilim oldu, ben böyle kaçak/ onların dilini giyinmiyorum/ soyunmuyorum/ şiir söylüyorum dışardan dışardan" ve sorar: "neye yaradı ki şiir".

Bu yıl TÜYAP Kitap Fuarı'nın onur yazarı olan Gülten Akın, bence 'Onur Şairi'mizdir, onun şiiri bizi her okuyuşumuzda gönendirir, niye şiir okuduğunu bilmeyen biri bile, bilmesin ne çıkar, Gülten Akın'ın ona yazdığını hisseder, çarpılır. Çünkü 'onların dilini giyinmeyen' bir şair kendini 'öteki'nin yerine koyar ve ötekinin sesi olmak için yazar. Hepimizi şiirleriyle ödüllendiren büyük şairimiz, hayat bilgisi öğretmenimiz Gülten Akın'ı saygıyla selamlıyorum. Hayatın, biraz anlamı varsa, biraz da onun şiirleri sayesindedir. Hayatımıza kattığı anlam ve şiir için Gülten Akın'a teşekkür ediyorum.